Anksiyete Bozukluğu Tarihçesi ve Belirtileri

Tarihçesi

Anksiyete bozukluğu, tarihsel olarak çok eski zamanlardan beri var olmasına rağmen, tıbbi literatürde daha yeni tanımlanmış bir hastalıktır. Eski Yunan’da, anksiyete "endişe" ve "kaygı" gibi terimlerle tanımlanmış ve insanlar bu tür ruhsal durumları genellikle psikolojik veya dini bir bağlamda ele almışlardır. Ancak, tıp dünyasında, anksiyetenin bir hastalık olarak kabul edilmesi 20. yüzyılın başlarına kadar mümkün olmamıştır.

Anksiyete bozukluğu, özellikle 19. yüzyılda daha fazla dikkate alınmaya başlanmış, o dönemde kullanılan tedavi yöntemleri arasında hipnoz ve psikolojik yaklaşımlar da yer almıştır. Freud'un psikanaliz teorisi de anksiyeteyi, kişinin bilinçaltındaki bastırılmış duyguların bir yansıması olarak açıklamıştır. 20. yüzyılın ortalarından itibaren anksiyete bozuklukları daha çok biyolojik, genetik ve çevresel faktörlerle ilişkili bir hastalık olarak incelenmeye başlanmıştır.

Son yıllarda, anksiyete bozukluğunun psikolojik ve biyolojik temelleri daha iyi anlaşılmakta ve tedavi yöntemleri daha gelişmiştir. Terapiler, özellikle bilişsel-davranışçı terapi (BDT), ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile anksiyete bozukluğunun yönetilmesi mümkündür. Ayrıca, stres yönetimi teknikleri ve gevşeme egzersizleri de anksiyete ile başa çıkmada önemli bir rol oynamaktadır.

Belirtileri

Anksiyete bozukluğu, kişilerin aşırı kaygı, endişe ve korku hissetmelerine yol açan bir ruhsal hastalıktır. Belirtiler, fiziksel, duygusal ve davranışsal düzeyde kendini gösterir. Bu belirtiler şunları içerebilir:

1.      Aşırı Endişe ve Kaygı: Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler, normalde endişelenmeyecekleri durumlarda bile sürekli olarak kaygı duygusu yaşarlar. Bu kaygı, günlük yaşamı ve işlevselliği olumsuz etkileyebilir.

2.      Fiziksel Belirtiler: Anksiyete bozukluğu, çeşitli fiziksel belirtilerle kendini gösterir. Bunlar arasında çarpıntı, terleme, titreme, baş dönmesi, mide bulantısı, kas gerginliği ve nefes darlığı yer alabilir.

3.      Odaklanma Güçlükleri: Kişi, kaygı nedeniyle düşüncelerini toplamakta zorlanabilir ve konsantrasyon güçlüğü yaşayabilir. Bu, karar verme süreçlerini zorlaştırabilir.

4.      İrritabilite (Huzursuzluk): Anksiyete bozukluğu olan kişiler, küçük durumlar karşısında bile sinirli veya huzursuz olabilirler. Bu da sosyal ilişkilerde sıkıntılara yol açabilir.

5.      Uyku Bozuklukları: Anksiyetesi yüksek olan kişiler, gece uyumakta zorlanabilir, sık sık uyanabilir veya huzursuz bir uyku düzeni yaşayabilirler.

6.      Aşırı Uyarılabilirlik: Kaygılı bireyler, çevresel stres faktörlerine karşı aşırı bir tepki verebilirler. Bu, seslere veya yoğun ışıklara karşı bile duyarlılığı artırabilir.

7.      Kontrol Edilemeyen Kaygı: Anksiyetesi olan kişiler, endişe duygularını kontrol edemediklerini hissedebilirler. Bu, paniğe dönüşen bir kaygı durumuna yol açabilir.

8.      Kaçınma Davranışları: Anksiyete bozukluğu olan bireyler, kaygıyı tetikleyen durumlardan kaçınma eğiliminde olabilirler. Bu da, sosyal izolasyona veya günlük aktiviteleri yerine getirmede zorluklara yol açabilir.

9.      Panik Ataklar: Bazı anksiyete bozukluğu hastalarında panik ataklar görülebilir. Panik ataklar, aniden başlayan yoğun korku ve endişe ile karakterizedir ve genellikle çarpıntı, terleme, titreme ve nefes almakta zorluk gibi fiziksel belirtilerle birlikte gelir.

10.  Beden Duyguları ve Şüphecilik: Anksiyete, vücutta belirgin duyusal rahatsızlıklar yaratabilir. Kişi, bedenindeki normal işlevlerden endişe edebilir ve sürekli hastalık düşünceleri içinde olabilir.

Uyarı: Doktora Görünmeden Teşhis Koymayın

Anksiyete bozukluğu ciddi bir hastalıktır ve profesyonel müdahale gerektirir. Eğer kaygı duygularınız uzun süre devam ediyor, günlük yaşamınızı etkiliyorsa ve yukarıda belirtilen semptomları yaşıyorsanız, bir psikiyatrist veya psikolog ile görüşmeniz önerilir. Kendi başınıza teşhis koymak ve tedavi yöntemleri hakkında kararlar almak durumu daha da kötüleştirebilir. Anksiyete tedavisi, kişiye özel bir yaklaşım gerektirir ve bu sürecin profesyonel yardım alarak yönetilmesi en sağlıklısıdır.

Hangi Branşın Konusudur?

Anksiyete bozukluğu, psikiyatri ve psikoloji alanlarının konusudur. Psikiyatristler, anksiyeteyi biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörler açısından değerlendirerek uygun tedavi yöntemlerini belirlerler. Ayrıca, psikoterapistler de anksiyeteye yönelik bilişsel-davranışçı terapi (BDT) gibi tedavi yöntemlerini kullanarak hastaların kaygılarıyla başa çıkmalarına yardımcı olabilirler. Kişinin durumu, bazen iç hastalıkları uzmanı tarafından da değerlendirilebilir.


Sonuç

Anksiyete bozukluğu, bireylerin hayat kalitesini etkileyebilecek ciddi bir ruhsal hastalıktır. Ancak, doğru tedavi ve profesyonel yardım ile bu bozukluk yönetilebilir. Terapi ve ilaç tedavisi gibi yöntemlerle, kişilerin kaygılarını kontrol altına alması mümkündür. Kaygıyı tetikleyen unsurların farkında olmak, sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirmek ve profesyonel destek almak anksiyete ile etkili bir şekilde başa çıkmanın yollarıdır.

Etiketler: anksiyete, kaygı bozukluğu, panik atak, stres, psikoterapi, psikiyatri, kaygı tedavisi, bilişsel davranışçı terapi, uyku bozukluğu, kaygı belirtileri